...........

MAİLTÜRK

Uzmanlı alanı cehalet

UZMANLIK ALANI:CEHALET

Yağmur ATSIZ (28.08.2009-Star)

Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ Türk Hükûmeti’ne ve Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne, ülkeyi nasıl yönetecekleri konusundaki “direktifler”ini yazılı olarak aktardıkdan sonra pek çok sütun, pardon, köşe yazarı meslekdaşım kendisine gereken ve hak etdiği cevâbı vermekde gecikmedi. Bu cevablar özetle “Haddinizi biliniz!” ve “Üzerinize vazîfe olmayan işlere karışmayınız!” çizgisi üzerinden “Politikayla uğraşacağınıza askerlikle uğraşmayı deneyiniz ve her şeyden önce Aktütün’ün, mayınların, Şemdinli’nin, Kıbrıs Savaşı’nda kendi batırdığınız muhribin, elbombasıyla ‘cezâen’ öldürülen dört erin vs.’nin hesâbını verin!” noktasına doğru uzanıyordu.

Bu son (kaçıncı?) olayla bir kere daha ortaya çıkdı ki Türkiye’de çağı kavrayamayan ve imtiyazlarını kaybecekleri için demokratikleşmeye karşı mücâdele veren unsurlar sâdece CHP ve MHP’den ibâret değildir. Silahlı olması bakımından daha da tehlikeli olan üçüncü unsur ise TSK’dır. Evet, yıllardır başlıbaşına bir politik parti gibi davranan TSK. Bu kuruluş içinde, tıpkı öbür ikisi içerisinde olduğu gibi mutlakâ bu tavra karşı olan şahıslar da bulunduğunu bilmiyor değilim. Fakat, mâdem askeriyeden bahsediyoruz yine askerî bir tâbirle, bunların “kıymet-i harbiyesi” nedir?

Bu bağlamda bir kalburüstü AK Parti sözcüsünün General Başbuğ’a karşı takındığı dalkavukça ve yaltaklanıcı edâ ise “demokrasi kül(üs)türümüz” bakımından ayrı bir “vesîka-i ibret”dir.

İlâveten bütün bunların üzerine tuz-biber ekercesine yeni Hava Kuvvetleri Kumandanı Hasan Aksay da bu sıfatla yapdığı ilk konuşmada “son terorist de yokedilinceye kadar” savaşa devâm edecekleri “müjdesi”ni verdi.

Normal Standardlardaki herhangi bir demokraside gerek General Başbuğ’un ve gerekse General Aksay’ın derhâl azledilmeleri gerekirdi.  

Bu arada DTP ve PKK’nın durumları da şâyân-ı tecessüs olmaya devâm ediyor:

Birbirleriyle pek çok bakımdan organik bağlantılar bulunduğu anlaşılan bu iki kuruluş içinde de hem “güvercinler” var hem “şâhinler”. Motifleri kısmen CHP ve MHP’ninkileri andırıyor. DTP’de barışdan yana olanların daha güçlü bir konumda olduğunu sanıyorum. PKK’da ise zannedersem durum tersine, çünki orada bir de yüzlerce milyon dolar yıllık cirosu olan uyuşturucu ticâreti bir etken. O şartlar altında DTP’nin bölünmesi de gündeme gelebilir.

Hazır bölünme demişken son olarak CHP, MHP ve TSK’nın şu mâhut “bölünme paranoyası” yâni fikr-i musallatına değinmek istiyorum:

Bu zevâtdan pek çoğunun “uzmanlık alanı” cehâlet olduğu için “üniter devlet”i bölünmezliğin vazgeçilmez bir şartı sanıyorlar. Oysa meselâ ABD, Almanya, Kanada etc. Hep “federal” . Yâni birlik ve berâberlik o şekilde de sağlanabiliyor. Zâten Kürdler arasındaki ufak bir aşırılar grubu hâriç kimse merkezî devlet formülüne karşı çıkmıyor.

Meşhur Aktör Sean Connery İskoçyalıdır ve İskoç Bağımsızlık Hareketi’nin aktivistlerindendir. Yâni İskoçya’nın İngiltere’den ayrılması fikrini savunur. Ama bundan beş yıl kadar önce Kıraliçe kendisine asâlet tevcîh etdi. O da hiç yüksünmeksizin Kıraliçe’nin önünde diz çöküp meçle omzuna vurulmasını kabûl etdi.

Demokrasi işte böyle tuhaf birşey.



BİR 30 AĞUSTOS YAZISI

Yağmur ATSIZ(30.08.2009-Star)
 

Sayın GK Başkanımız İlker Başbuğ birkaç gün önceki yazılı “tâlîmatnâme”sinde millet olarak neleri düşünmemize cevaz bulunduğu ve neleri kat’iyyen düşünmemekliğimiz, hattâ düşünmeyi aklımıza bile getirmemekliğimiz gerekdiği bahsinde bizleri tenvîr etmişdi. Çünki biliyorsunuz ki genelkurmay başkanlarının vazîfesi insanların neleri düşünüp neleri düşünmeyecekleri konusunda kararlar verip ahkâm kesmekdir. Benim o metinde eksik bulduğum tek bir husus vardı. İç Hizmet Tâlîmatnâmesi’nin bir yerinde, şâyet kırk küsur sene sonra hâfızam beni aldatmıyorsa şu ibâre yer alır: “Askerin bütün düğme ve kopçaları tam ve ilikli olur.”

Bence General Başbuğ bizler için kaleme aldığı o güzelim Türkçeli metne bu cümlenin “muaddel” bir şeklini de almalıydı:

“Yurddaşın bütün düğme ve kopçaları tam ve ilikli olur.”

Belki bugün Zafer Bayramı münâsebetiyle yapacağı bir konuşmada bu husûsa da sarâhat getirir.

Öte yandan benim bu vesîleyle serdetmek cür’etinde bulunduğum mülâhazalar anlaşılan bâzı okurlarımın hoşuna gitmemiş ki benim “asker düşmanı” olduğum hükmüne varmışlar.

Hayır, ben kesinlikle asker düşmanı değilim ve olmadım da! O üniformayı 24 ay ben de sırtımda şerefle taşıdım. Fakat gerek o yıllar ve gerekse daha sonra TSK’nın nasıl gırtlağına kadar politika batağına saplandığını ve bu yüzden “yegâne” görevi olan askerliği hangi dehşetengîz boyutlarda ihmâl etdiğini “defâaten” tesbît etdim. O yüzden kanaatim şudur ki TSK ne kendi iddia etdiği kadar “disiplinli” ne de o kadar “iyi eğitimli”dir!

Amacım ve dileğim “reklam”daki imajıyla gerçek hâlinin “örtüşmesi”dir ki yurddaş olarak ona güvenebilelim!

Bunu söylemekse “asker düşmanlığı” değil “asker dostluğu”dur!

Ama dost acı söyler!

 

 
Bugün 20 ziyaretçi (27 klik) kişi burdaydı!
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol