Abdulhalik Renda
ABDULHALİK RENDA
Mustafa Abdülhalik Renda Osmanlı İmparatorluğu son döneminde ve genç Türkiye Cumhuriyeti'nin ilk yıllarında bürokrasinin ve siyasetin çok çeşitli kademelerinde görev yapmış ve Mustafa Kemal'in yakın çalışma arkadaşı ve tam bir görev adamı olarak tanınmış bir Türk devlet ve siyaset adamıdır.
1881'de Yanya'da Yanya eşrafından Rendazade Aslan Efendi'nin oğlu olarak doğdu. Yanya İdadisi Rüştiyesi ve İstanbul İdadisinde orta öğrenimini tamamlayarak 25 Temmuz 1903'te Mülkiye Mektebinin Yüksek Bölümünden diploma aldı.
27 Temmuz 1903'te Ziraat Bankası Muhasebe Kalemi Mukayyit Refiki unvanı ile göreve başladı. 27 Ekim 1903'te Rodos İdadisi matematik, geometri, tarım, sağlık ve Fransızca öğretmenliğine atandı. 11 Ağustos 1904'te Cezayir Bahri Sefit (Ege Adaları) Vilayeti Maiyet Memurluğuna görevlendirildi. 11 Mart 1906'da Tepedelen, 14 Kasım 1908'de Pogon, 18 Ocak 1909'da Delvine Kaymakamlıklarında bulundu. İki kez Berat Mutasarrıflığına, 4 Şubat 1911'de Kavala Kaymakamı iken Çamlık Mutasarrıflığına, 18 Haziran 1911'de Ergir Mutasarrıflığına vekaleten görevlendirildi ve aynı tarihte açığa alındı. 8 Mayıs 1913'te Siirt Mutasarrıflığına, 20 Aralık 1914'te Bitlis Valiliğine, 14 Ekim 1915'te Halep Valiliğine, 29 Nisan 1917'de Dahiliye Vekaleti Müsteşarlığına, 6 Mayıs 1918'de yeniden Halep Vilayeti Valiliğine atandı. Halep'in işgali üzerine 12 Kasım 1918'de Hüdavendigar (Bursa) Valiliğine getirildi. Bu göreve gitmeden Damat Ferit Paşa Hükümetince azledildi ve tutuklandı, altı ay sonra Malta'ya sürüldü. Malta dönüşünde 4 Ocak 1922'de İktisat Vekaleti Müsteşarlığına, 20 Ocak 1922'de Dahiliye Vekaleti Müsteşarlığına, 29 Nisan 1922'de Konya Valiliğine atandı. 19 Eylül 1922'de düşman işgalinden kurtarılan İzmir'in yeni Türkiye devleti adına ilk valisi oldu.
30 Temmuz 1923'te Çankırı'dan Milletvekili seçildi. 2 Ocak 1924'de I. İsmet İnönü Hükümetinde Maliye Bakanlığına getirildi. II. İsmet İnönü Hükümetinde de 21 Mayıs 1924'e kadar aynı görevini sürdürdü. III. İsmet İnönü Hükümetinde üçüncü kez Maliye Bakanlığını üstlendi. IV. İsmet İnönü Hükümetinde Milli Savunma Bakanlığına getirildi, V. İsmet İnönü Hükümetinde de aynı bakanlığını korudu. 25 Aralık 1930'da 3. kez Maliye Bakanlığına atandı.
T.B.M.M. 3. Dönem, 4. Dönem, 5. Dönem, 6. Dönem ve 7. Dönemlerde de Çankırı'dan milletvekili seçildi. 1 Mart 1935 ile 5 Ağustos 1946 tarihleri arasında T.B.M.M. Başkanlığı yaptı. 1 Ekim 1957'de İstanbul Erenköy'de vefat etti.
ELEŞTİRİLER
Abdulhalik Renda hakkında eleştirleri içeren yazı Cezmi Yurtsever'e ait olup aşağıdaki linkten alınmıştır.
(http://cezmiyurtsever.com/index.php?option=com_content&task=view&id=123&Itemid=3)
"WHY OTTOMAN ARCHİEVES DOCUMENTS SOLD TO BULGARİA?
-Mayıs 1931 tarihi içinde İstanbul Defterdarlığı,”Evrakı metrukeyi tasfiye etme” düşüncesi kapsamında Osmanlı döneminden kalan 1.5 milyon tarih belgesini okkası 3 kuruş 10 paraya kuru ot ve saman fiatına Bulgaristan’a sattı.
-Türkiye’de resmi tarihin savunucusu “fırıldak tarihciler" gerçekleri açıklayabilir mi!
Abdülhalik Renda, Osmanlı Arşivini Bulgaristan'a satışına onay veren ünlü mason
Mayıs ayı 1931 tarihi gelende İstanbul’un hali bir başkaydı. Kış aylarından yeni çıkılmış, parklarda lale çiçeklerinin kımızıdan sarıya her türlü rengi boy atıp serpilmişti. Karaköy’dan vapura binenlerin adalara doğru gidişi esnasında martıların süzülerek uçması, boğazın beyaz köpüklü dalgaları arasından yunusların birbiri ardı sıra fırlayarak atlamaları görenleri derin derin düşündürüyordu. Sirkeci sahillerinde ise insanlar bir koşturmaca ve telaş içindeydi. Köprü üzerinde oltalarını haliç’in sularına atarak kısmetlerine avlayacakları balıkların sayısı ile kendilerini avutanların durumu görülmeye değerdi.
Güya burada Maliye Bakanı kendini savunuyor. İstenirse Bulgaristan evrakların hepsini olduğu gibi gönderebilirmiş. Ve satış işlemi sonrası anlaşıldı ki evraklar/belgeler Defterdarlık önünde kurulan baskül/kantar ile tartılmış ve okkasına 3 kuruş 10 para değer biçilmişti. Ve de satılan evrakların miktarı ise 120 balya ve 400 sandık civarında idi. Ağırlığı kantar ölçümleri sonucu 40 ton civarında idi. Özetli Osmanlı döneminden kalan tarih evrakları “kuru ot ve saman fiatına” elden çıkarılmıştı. Bahanesi de hazırdı “Yeni harflerin kabulü münasebetiyle”. TBMM’deki tartışmalar sonrasında kendisini savunan Maliye Bakanı “ mevcut evrak tetkik edilmiş işe yarayanlar ayrılarak yukarı kata konulmuş ve mütebaki (geride kalan) işe yaramayanlar da satımlık için ayrılmıştır”…
Sirkeci’den yola çıkan kara trenin “çuf çuf” sesleri istim üzerinde etrafına dağıttığı kara bulutlar bir bir savruldu. Güzergah belliydi, önce Edirne ve daha sonra da Bulgaristan sınırı…Daha da ilerde Bulgaristan’ın orta yerindeki Sofya. Türkiye’den gelen arşiv evrakları vagonlardan dikkatle indirildi. Bulgar yetkililer “Cyril ve Methodist” adı verilen tarihi binanın veya kütüphanenin deposuna taşıdılar Türkiye’den gelen evrakları. Balyaların çemberleri açıldı. Dosyaları tutan ipler çözüldü ve zarflar veya dosyalar içindeki evraklar bir bir çıkarılmaya başlandı. “Türkler kendi arşiv belgelerini kuru ot fiatına satarak elden çıkarmışlardı. Evrakların yeni sahibi tarih meraklısı Bulgarlardı şimdi”. Daha da acısı Türkiye’de kraldan kralcılar için saldırı ve suçlama kampanyaları da hazırdı. Birilerini bir yerden bir işaret veriliyor, gazeteler o yönde yayın yapıyordu. Türk milletini geri bırakanlar belliydi: “Osmanlı dönemi yüzyılları”. Ve hain padişah gafil yöneticiler. En son Padişah Vahdettin’de ülkesini İngilizlere satan en haindi! Osmanlı ülke insanlarını cahil ve geri bırakmıştı! Şimdi ise yeni döneme geçilmişti. Her şey güzeldi.
…
-200 adet Şeriyye sicil defteri…Özetle: 1.5 milyon Osmanlı Arşiv belgesi satılmıştı Bulgaristan’a…
Bulgaristan’a satılan arşiv belgeleri Türk milletinin en uzun ömürlü ve cihan devleti sayılan ve 600 yıl ömür süren Osmanlı tarihine ait önemli belgelerdi. Arşiv belgeleri hatırlanacak olaylar bilgilerdi. Yani tarihin hafızası idi. Satılan evraklar içinde vakıf kayıtları da vardı. TBMM’deki tartışmalardan sonra güya Bulgaristan’a satılan evrakların geri getirileceği açıklamaları yapıldı. Ertesi 1932 yılı içinde birkaç balya evrak göstermelik olarak Türkiye’ye getirilmiş oldu. Olayı yakından izleyenler öğrendiler ki geri gelen evrak balyaları 1936 yılına kadar ipleri bile çözülmemiş, depolarda sararıp solmaya çürümeye bırakılmıştı.
-“Tasfiye etme” düşüncesi çerçevesinde Türkiye’nin her yerinde vakıf taşınmaz malları, camiler ve mescitler bile satılmaya elden çıkmaya başlamıştı.
Özetle:Türk milletinin tarihi hafızası yok edilerek tarihi araştırması, sorgulaması gerçekleri ortaya koyması savunması engellenmeye yok edilmeye çalışıldı. Dünya tarihinde böylesi bir uygulama hiç görülmemişti. Tarihiyle, kültürüyle, kökenleriyle bağları koparılan bir ülkenin insanları idi Türkiye’de yaşayanlar. Bu uygulamanın kısa adı “İhanet” idi ama hiç kimse bu sözü üzerine almak istemedi. Yıllar yıllar sonra öğrenildi ki bu Osmanlı dönemi tarihi arşiv belgelerini ortadan kaldırma projesinin başında bulunan kişi Abdülhalik Renda, Arnavutluk Yanya doğumlu, Osmanlı döneminde çeşitli memurluk idarecilik, hatta 1918 yılında Halep valiliği de yapmış, Milli Mücadele’den sonra özellikle İnönü hükümetlerinin değişmez Maliye Bakanı, ömrü hayatının son yıllarına kadar (1946) TBMM Başkanlığı yapmıştı. Ve o Türkiye’deki Masonların önde gelen lideri idi. Bir şekilde adı Türk olan ama yaptıkları uygulama ile Türk milletinden intikam alan en büyük darbeyi vuran hareketin de lideri idi. Bütün bu olanları kurgulanan resmi tarih hiç bir zaman görmek istemedi. Gündemine almadı, alamadı…