Irak Misak-ı Milli’nin dışında mıdır?
Irak Misak-ı Milli’nin dışında mıdır?
Tam 84 yıl oldu hálá tartışıyoruz: Musul ve Kerkük Misak-ı Milli’ye dahil miydi? Net bir cevap alabiliyor musunuz? Siz alıyorsanız bahtiyar sayılırsınız. Ben bir türlü alamıyorum da...
MisAk-I Millî nedir? Kime sorsanız aynı cevabın beyinlere mıhlanmış olduğunu görürsünüz: Millî sınırlarımız. Beyinlerimizin efendileri olmaya soyunanlar böyle belletmişler bir kere; sökün sökebilirseniz artık. Velhasıl, sınırla sınırlamışlar Misak-ı Milli’yi. Bunun ötesi, koca bir boşluktan ibaret.
Sanki ortada elle tutulur bir harita varmış da, onun üzerinden konuşuyoruz. Yok, gerçekten de yok: Misak-ı Milli’de kesin olarak çizilmiş sınırlar da, herhangi bir harita da mevcut değil.
Şaşıranlar, ‘Nereden çıkarıyorsun bunu? Eski dershaneye yeni tahta mı getiriyorsun yoksa?’ diyenler varsa içinizde, merak buyurmasınlar, cevabını yazının sonunda en yetkili ağızdan bulabilecekler. Ancak biz Misak-ı Milli denizindeki dalgalanmalar üzerinde az biraz daha sörf yapacağız. Bakalım daha kaç tane şoke edici gerçekle karşılaşacağız bu tehlikeli yolculukta?
KERKÜK’TE REFERANDUM
Özellikle Kerkük yine gündemimizin ön sırasında. Referandum yapılacak mı yapılmayacak mı? Yapılacaksa Kerkük bir Kürt şehri mi olacak? Kürdistan’a mı dahil olacak? Son birkaç yılda meydana gelen nüfus değişmeleri Kerkük’ün geleceğini nasıl etkileyecek? Milliyetçi/Ulusalcı cephenin şehirdeki Araplar’ın gitmiş olmasından kaygılı, yerlerine Kürtler’in gelmesinden daha da kaygılı oldukları görülüyor. Türkmenler’e Türkiye’nin yeterince destek vermediğinden yakınıyorlar.
Peki Lozan’da İsmet Paşa’nın bugünkü tezimizin tam karşıtını, yani bölgede Kürtler’in ağırlıkta olduğunu üzerine basa basa savunduğu ne tez unutuluyor? Hem de hangi esasa dayanarak bunu savunmuştuk, bilin bakalım? Hadi cevabını ben vereyim: Şu içeriğini kimsenin tam olarak bilmediği Misak-ı Milli’ye! İyi mi?
Yani? Yanisi şu ki, Misak-ı Milli 1923’de Musul ve Kerkük’ün Kürt ağırlıklı olduğunu savunmaktı, 80 yıl sonra Arap ağırlıklı olduğunu savunmak haline dönüştü. (Türkmenler her iki durumda da azınlıktaydı.) Bu nasıl mümkün olabiliyor peki? Mümkün olabiliyor çünkü Misak-ı Millimiz hakikaten enteresan bir metin. Hazırlanışıyla enteresan, kabul edilişiyle enteresan, 1920’den 1923’e ve Cumhuriyet döneminde değişen dış siyasi konjonktüre göre harelenmesiyle enteresan.
Eh bu kadar laf káfi, artık hangi belgeyi konuşturacaksan konuştur bakalım, dediniz galiba. Uyarınızdan bunu anlıyorum: Artık iddialarımızın altını doldurma vakti geldi.
Buyurun Lozan görüşmelerine gidelim ve İsmet Paşa’nın sözlerine kulak verelim. Bakalım Misak-ı Milli’de Kuzey Irak hangi manaya tekabül ediyormuş? Tarih 23 Ocak 1923’tür:
- Süleymaniye ve Kerkük sancaklarında Arap unsuru çok azdır.
- Musul merkez sancağında 137 bin Türk ve Kürt’e karşılık, yalnız 28 bin Arap vardır.
- Bütün Musul vilayetinde 410 bin 790 Türk’le Kürt’e karşılık 31 bin Müslüman olmayan vardır.
‘Demek ki,’ diyor İsmet Paşamız, ‘vilayet nüfusunun beşte dördünden çoğunu Türkler’le Kürtler ve beşte birinden azını da Araplar ve Müslüman olmayanlar meydana getirmektedir.’ Bununla da yetinmeyen Lozan heyetimizin reisi, bir istatistik sunmaktadır. Buna göre, Süleymaniye’de 63 bin Kürt, 33 bin Türk, 7 bin Arap, Kerkük’te 97 bin Kürt, 79 bin Türk, 8 bin Arap, Musul’da 104 bin Kürt, 35 bin Türk, 28 bin Arap, Musul vilayetinin toplamında ise 264 bin Kürt, 146 bin Türk, 43 bin Arap oturmaktadır.
Yani İsmet Paşa’nın yukarıda toplamını verdiği 410 bin Kürt ve Türk rakamının üçte ikisi Kürt, üçte biri Türktür. Gerçi İngiliz temsilcilerinin verdiği rakamlar biraz farklıdır. Onların tespitine göre 452 bin Kürt, 65 bin Türk ve 185 bin Arap yaşamaktadır Musul’da. Yine de, İsmet Paşa’ya göre Kürtler’le Türkler’in nüfus toplamı 517 bine ulaşmakta, Araplar ise 185 binde kalmaktadır. Peki ne demek istemiştir İsmet Paşa burada? Meselenin bamteli, Misak-ı Milli’de gizlidir. 1. maddede özetle Mondros Mütarekesi’nin imzası sırasında düşman ordular nereyi ellerinde tutuyorlarsa oranın esas kabul edileceği, eğer bu topraklarda Araplar çoğunluktaysa onların kendi kaderlerine kendilerinin karar vereceği belirtilmektedir. Arap çoğunluğun olmadığı ve Mondros Mütarekesi hattının içinde veya dışında olsun, din, ırk ve amaç bakımından birleşmiş ve birbirine karşılıklı saygı ve fedakárlık hissiyle dolu... Osmanlı-İslam çoğunluğun yaşadığı kısımların bölünmez bir bütün olduğu vurgulanmaktadır.
MUSUL’DA ÇOĞUNLUK KİM?
İşte İsmet Paşa’ya İngilizler karşısında Lozan’da ter döktüren kritik nokta, burasıydı. Eğer Musul’da Araplar’ın çoğunlukta olduğu ortaya çıkarsa bu, Misak-ı Milli’nin sonu olurdu. Öyleyse burada Osmanlı-İslam çoğunluğun, yani Kürtler ve Türkler’in oluşturduğu karmanın Araplar karşısında üstün görünmesi gerekmektedir ve İsmet Paşa tam da bunu başarmaya çalışmaktadır.
Sizin anlayacağınız, o vakitler Musul vilayetinde, dolayısıyla da Kerkük’te Araplar’ın nüfusunu düşük, Kürtler’in nüfusunu yüksek göstermek Misak-ı Milli gereğiydi, bugün ise tam tersi. Peki hangi tavır Misak-ı Milli’yi temsil ediyor? Ya da şöyle soralım. Hangi Misak-ı Milli?
Tabii bütün bu sorular Misak-ı Milli’den, son sözünü söylemiş bir yemin ve sınırları çizilmiş bir haritayı anlıyorsanız geçerlidir. Peki ya Misak-ı Milli belli bir harita ve donmuş bir dava değil de esnek bir sınır ve strateji içeriyorsa?
Bunun cevabını, en yetkili ağızdan yani Gazi Mustafa Kemal’den dinleyelim mi? Tarih, 27 Şubat 1923, yer TBMM. Gizli oturumdayız. Lozan’da Misak-ı Milli’nin ayaklar altında çiğnendiğini savunan milletvekillerine karşı kürsüye çıkan Başkan Mustafa Kemal, şu çarpıcı tespiti yapar:
‘Misak-ı Milli şu hat, bu hat diye hiçbir vakitte hudut [sınır] çizmemiştir. O hududu çizen şey, milletin menfaati ve Hey’et-i Celile’nin [Genel Kurul’un] isabet-i nazarıdır [bakışındaki isabettir]. Yoksa haritası mevcut bir hudut yoktur.’ (TBMM Gizli Celse Zabıtları, c. 3, İş Bankası Yay., s. 1317.)
İşte size Misak-ı Milli’nin en yetkili ağızdan tanımı. Şunu demeye getiriyorum ki, o vakitler milletin menfaati Kerkük’ün Kürt olduğunu savunmayı gerektirmişti, şimdi Arap olduğunu savunmayı gerektiriyor. Ve her ikisi de nasıl oluyorsa Misak-ı Milli’nin gereği oluyor. Bu veriler ışığında karar verin o halde: Kerkük Misak-ı Milli’ye dahil midir, değil midir?
Serbestçe beyan ettikleri üzere...
İlk olarak 28 Ocak 1920’de İstanbul’daki Meclis-i Mebusan’da kabul edilen Misak-ı Milli’nin 1. maddesi şöyledir: Devlet-i Osmaniye’nin münhasıran Arab ekseriyetiyle meskûn olup 30 Teşrinievvel 1918 tarihli mütarekenin [Mondros’u kastediyor] hin-i akdinde muhasım orduların işgali altında kalan aksámının mukadderátı, ahalisinin serbestçe beyan edecekleriâ áráya tevfikan tayin edilmek lazım geleceğinden mezkûr hatt-ı mütareke dahil ve haricinde dinen, ırken, emelen müttehid ve yek-diğerine karşı hürmet-i mütekabile ve fedakárlık hissiyatiyle meşhun ve hukuk-ı ırkiyye ve ictimaiyyeleriyle şerait-i muhitiyyelerine tamamiyle riayetkár Osmanlı-İslam ekseriyetiyle meskûn bulunan aksámın heyet-i mecmuası hakikaten ve hükmen hiçbir sebeple tefrik kabul etmez bir küldür.
M.Armağan