Bizi savaşa kimler soktu
Sultan Vahdeddin üzerineHÜRRİYET yazarlarından Murat Bardakçı, bir TV kanalında sürgüne gönderilen son Osmanlı Hanedanı'yla ilgili, çok önemli açıklamalarda bulundu. Programı büyük bir dikkatle ve takdirle seyrettim. Murat Bardakçı, başta Vahdeddin olmak üzere, son Osmanlı hanedanının da çok vatansever olduğunu dile getirdi. Ben de aşağıdaki satırları yazmak ihtiyacını duydum:
1947 yılında, Sivas'ta, Ziya Gökalp İlkokulu'nun son sınıfındaydım. Sınıf öğretmenimizin bir tarih dersinde söylediklerini hiç unutmadım: 'Çocuklar! Hain Vahdeddin, bu güzel vatanımızı, İngilizler'e beş çuval altına satmak istiyordu. Hain padişahın önüne çil çil İngiliz altınları serilince gözleri kamaştı. Fakat hevesi kursağında kaldı. Çünkü Atatürk, durumdan haberdar olunca, gizlice Samsun'a çıktı. Erzurum'da, Sivas'ta kongreler yaparak bizi hem hain Vahdeddin'den, hem de düşmanlardan kurtardı'
Benden on yıl sonra Sivas'ın Fevzi Paşa İlkokulu'nda derse başlayan erkek kardeşime de, yine bir tarih dersinde 'Hain Padişah Vahdeddin'in vatanımızı bu defa on çuval İngiliz altınına satmak istediğini ama Atatürk'ün bu ihanete izin vermediğini' anlatmışlardı. 1947 yılında beş çuval İngiliz altınına satılmak istenen Vatan, herhalde para değerindeki düşme dolayısıyla, 1957'de on çuval İngiliz altınına çıkarılmıştı.
2006 yılında, sevgili öğretmenlerimizin dillerinde kaç çuval İngiliz altını vardır bilmiyorum.
Üç yıl önce Sivas'a gittim. Valilik makamında, bana güzel bir Sivas Yıllığı hediye ettiler. Kağıdı, baskısı, tertibi mükemmeldi. O Sivas Yıllığını karıştırırken tarih bölümü dikkatimi çekti. 63. sayfada deniliyordu ki: 'Yorgun ve fakir düşen milleti ve memleketi, savaşa sokanlardan Sultan Vahdeddin, saltanat ve Hilafet makamını korumak peşindeyken, hayatlarından endişeli olanlar memleketten kaçıyorlardı. Ordu ve millet, padişahın ve hilafetin ihanetinden haberdar olmadığı gibi...'
Dehşet verici yanlışlık
ORADA öğrendim ki, Sivas Yıllığı'nın bu tarih bölümünü Vali Yardımcılarımızdan birinin başkanlığında, tarih öğretmenlerimiz hazırlamışlar. bu dehşet verici yanlış ve yalan karşısında utanarak konuştum ve dedim ki:
- Sultan Vahdeddin, yorgun ve fakir düşen milleti ve memleketi savaşa sokanlardan biri, değildir. Türkiye'nin Birinci Dünya Harbi'ne girmesinde Vahdeddin'in milyarda bir bile vebali yoktur. Çünkü Türkiye 1914 yılında savaşa sokulduğunda, Vahdeddin daha padişah değildi. Saltanat makamınta kardeşi Sultan Reşad oturuyordu. Sultan Reşad da savaşa girmeye can atmıyordu. Bizi savaşa bulaştıran, önce Alman Genel Kurmayıdır; sonra İttihad Terakki Partisi'nin lider kadrosu. Birinci Dünya Savaşı 1914-1918 yılları arasında fokurdadı. Sultan Reşad 4 Temmuz 1918 tarihinde vefat etti. Aynı gün Vahdeddin padişah oldu ve onun padişah oluşundan iki ay yirmialtı gün sonra yani 30 Ekim 1918'de önümüze Mondros Antlaşması sürüldü. Vahdeddin, savaşa katılmamıza şiddetle muhalifti. Nitekim padişah olur olmaz ilk işi, bizi savaşa sokanlardan Enver Paşa'yı daha geri bir hizmete çekmek oldu. Ve Mondros Antlaşması'nı kat'iyyen imzalamadı. Sevr Antlaşması'na da imza atmadı. Vahdeddin kat'iyyen vatan haini değildi. Bunu, Atatürk'ün en büyük hayranlarından Falih Rıfkı Atay da Niçin Kurtulmamak isimli eserinde böyle yazıyor. Yine onun meşhur ÇANKAYA isimli kitabının 1969 tarihli baskısında 174. sayfasında, bizzat Atatürk, Vahdeddin'in fermanıyla Anadolu'ya çıktığını ifade ediyor. Bunları okumuyor musunuz?
Hiç kimsenin gücü, Türkiye'ye yeniden Padişahlık ve Hilafet rejimi getirmeye yetmez. Hiç kimse, Atatürk'ün büyük vatanseverliğini inkar edemez. Atatürk'ün vatanseverliğini Vahdeddin'in hainliğine bağlayanlar bizim kör cahillerimizdir. Belki de daha yüz yıl, çocuklarımıza Atatürk'ün kahramanlığını ve vatanseverliğini anlatabilmek için, Sultan Vahdeddin'in (bu defa para değerindeki düşmeleri dikkate alarak) vatanımızı yüz çuval İngiliz altınına satmak üzereyken yakalandığını uydurup duracağız. Yazık. Çok yazık.
(Yavuz Bülent Bakiler)